“Bana Her Şey Yakışır”,
Kanal D’nin sevilen yapımlarından “Bana Her Şey Yakışır”, dördüncü sezona girdi.
Ünlü modacı Cengiz Abazoğlu’nun kadınlara hem son trendler hakkında bilgi hem de vücuda uygun kıyafet seçme konusunda tüyolar verdiği program, yeni sezonun bölümleriyle ekranda olacak.
Cengiz Abazoğlu'nun Hürriyet'te yayınlanan röportajında programın ayrıntıları soruldu.
“Bana Her Şey Yakışır” dördüncü sezonuna giriyor. Programda yeni sezon sürprizleri, değişiklikleri var mı?
- Hayır, programda radikal bir değişiklik yok. Çünkü yeterince enformatik ve eğlenceli bir format. Zaten konumuz moda ve moda trendleri altı ayda bir değişiyor, bu da yayına yansıyor.
Bildiğim kadarıyla sizinkisi bir Türk formatı, yanılıyor muyum?
- Evet. Bazen ithal programlar Türk insanına uymayabiliyor. Biz orijinal formattan dolayı o tür bir sıkıntı yaşamadık. Kaldı ki kendimiz bu formatı yurt dışına pazarladık, şu an yaklaşık 40 ülkede gösterimde. Bu gerçekten büyük bir başarı.
Bildiğim kadarıyla sizinkisi bir Türk formatı, yanılıyor muyum?
- Evet. Bazen ithal programlar Türk insanına uymayabiliyor. Biz orijinal formattan dolayı o tür bir sıkıntı yaşamadık. Kaldı ki kendimiz bu formatı yurt dışına pazarladık, şu an yaklaşık 40 ülkede gösterimde. Bu gerçekten büyük bir başarı.
Programın yurt dışında bire bir yayınlanması, moda anlayışımızın ortak olduğunu gösteriyor.
- Ben yorumlarımı yaparken Türk, Fransız ya da İngiliz kadını olarak bakmıyorum ki... Sadece bir birey olarak ele alıyorum her yarışmacıyı. Her şeyden önce de o bireyin proporsiyonu önemli. Her moda tasarımcısı için bu geçerlidir. Kişiyi farklı kombinlerle o kadar farklı şekillerde gösterebilirsiniz ki; müthiş görünen bir kadına da dönüşebilir, gözünüzü tırmalayan bir görüntü de oluşturabilir. Dolayısıyla kadın dünyanın her yerinde kadındır. Beğeniler, trendler ortak. Hatta bugün siyah çarşaflı kadınlar bile modanın takipçisi... Belki dışarıda kimseye gösteremiyorlar ama kendi sosyal çevresinde bunu gösteriyorlar.
MİNİ ETEK KONUSUNDA FİKRİMİN ARKASINDAYIM
Geçen sezon yaptığımız röportajda “30 yaşını geçen kadınlar mini etek giymesin” dediniz, ortalık karıştı. Köşe yazarları bunu yazdı, 30 yaş üstü ünlü sanatçılar fikir beyan etti. Gelen eleştiriler fikrinizi değiştirdi mi?
- Değişmez. Ben fikrimin arkasındayım. Objektif olanlar “doğru söylüyorsun” dediler zaten... Fiziğiniz ve görüntünüzle öncü kadın olmak gibi bir derdiniz varsa, defolarınızı saklamak durumundasınız. Ama “kimseyi takmıyorum, kıyafet benim için sadece örtünme aracıdır” derseniz, o zaman mayokini de giyersiniz, bikini de, mikromini de... Ama o durumda ne yaparsan yap şık algısına ulaşamazsın.
Bu konuya bir açıklık getirelim ama... “30 yaş üzeri kadınlar mini etek giymesin”i var olan defoyu kapatmak açısından mı söylediniz, yoksa o yaşta farklı bir giyim tarzı olması gerektiğini mi düşünüyorsunuz?
- Benim için belli giysi kodları var. Bu sadece benim belirlemiş olduğum bir şey de değil; mesela bazı dergiler kıyafet kombinlerini 20’li yaşlar, 30’lu yaşlar, 40’lı ve 50’li yaşlara göre gruplayıp sunar. 60 yaşına gelmesine rağmen sporcu disipliniyle spor yapan ya da estetikle vücudunu mükemmel bir formda tutan, bakıldığında asla yaşını anlayamayacağınız kadınlar için aynı şey söz konusu değil tabii. Ama hem yaş hem de doğum ve yerçekimi gibi faktörler nedeniyle vücudu deforme olmuş bir hanım, şık olarak algılanmak istiyorsa sözünü ettiğim giyim kodlarına uymak zorunda. Demek istediğim tam olarak buydu, yanlış algılayan çok kişi oldu.