Derbi Öncesi Son Sözler Söylendi!

Fenerbahçe Teknik Direktörü Ersun Yanal ve Beşiktaş Teknik Direktörü Slaven Bilic son sözlerini söyledi..

Yayınlanma:
Güncelleme: 30 Kasım 2013 14:28
Derbi Öncesi Son Sözler Söylendi!

İşte o röportajlar;
Endüstriyel sporu geliştirelim derken ipin ucunu kaçırdık. Hemen her maça bir tartışma, gerilim, polemik yükledik. Maaşallah (!) bizim medya da yerine göre bunları ya köpürttü, ya da ateşleyip yapay bir yangın başlattı.
Genç futbolcular, kanı kaynayan taraftarlar gazı aldıkça yangına katıldılar, o gerilim ve korku ortamının birer parçası oldular.

Oysa neresinden bakarsanız bakın, futbol eninde sonunda masum bir oyun. Ve biz futbolu seyrederken savaşmak değil, “eğlenmek” istiyoruz. Hafta içinde bu duygularla kısa bir derbi turu yaptım... Beşiktaş ve Fenerbahçe antrenmanlarından önce/sonra hocalarla ve bazı futbolcularla sohbet ettim.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki iki teknik direktör, Ersun Yanal ve Slaven Bilic, çok rahattılar. Telaşsız, rahat, sistematik bir düzenle çalışıyorlardı ben gittiğimde. İkisi de derbi maça özel bir anlam yüklemeden, ama maçın önemini de unutmadan - azaltmadan, birbirlerine saygı duyarak çalışıyorlardı. 

O KADAR ZOR DEĞİL 
Slaven Bilic, “Bu ligde Fenerbahçe’yi yenecek tek takım varsa, o da Beşiktaş’tır, sözüne katılmıyordu... Futbolcularıyla konuşurken, “Konyaspor, Fenerbahçe’yi yendi. Bursaspor, Kasımpaşa, Antalyaspor da yenebileceklerini gösterdiler. Son dakika golleriyle uzatmada yenildiler.
‘Şampiyon olmaya mecburuz’
Herkesin kafasındaki soru, lig şampiyonluğu... Ersun Yanal, bu soruyu geçersiz kılacak inancını dile getiriyor: “Biz şampiyon oluyoruz. Olduk, demiyorum, oluyoruz diyorum. Lig de bizi şampiyonluğa götüren bir süreç. Bizim koşumuza dayanamazlar. Ama yine de maçın sonucu ile hiçbir şey bitmez. Taviz yok, kazanmalıyız. Şampiyon olmaya mecburuz, mahkumuz” diyor.

Beşiktaş’ı yenmeleri halinde tek kalmayacaklarını, rakiplerinin yine yarışın içinde olacağını söylüyor. Slaven Bilic de en az Yanal kadar iddialı : “ Beşiktaş genç, enerjik, koşan, mücadele eden cesur bir kadroya sahip. Zor zamanlar ve haftalar geçirdik. Bunları atlatmak kolay olmadı. Ama geçtiğimiz süreci rakiplerimiz de yaşayacak. Yarış sürecek ve kazanacağız!”
İki teknik adam da beni nezaketle karşıladı. Sohbetlerinden çok yararlandım. Birbirlerine saygı duyuyorlardı. Bu saygı ve sempatiyi elle tutulur, gözle görülür hale getirmelerini önerdim. İşte iyi dileklerle dolu şapka mesajları böyle oluştu. İki hoca birbirlerine “şans” dilerken, adeta “melek gibi” tertemizdiler. Onlara şans melekleri diyorum ben de... Bol şans diliyorum!

ALVES'E İZİN VERMEDİK
Ersun Yanal da her maçın ayrı bir planı olduğunu, o planın disiplinle uygulanması gerektiğini anlatıyor: “Kornerleri kim, hangi direğe atacak? Frikikleri kim kullanacak ? Penaltıcımız kim ? Bunlar hep önceden bellidir. Şaşmaz bir disiplinle uygulanır. Seyredenler için bir ayrıntıdır ama bizim için çok önemlidir” Bir de örnek veriyor: “Bursa’daki maçın uzatmalarında bir frikik kazandık. Bruno Alves topun başına gelip o fırsatı kullanmak istedi. Emre müdahale etti. Çünkü plandaki frikikçimiz Caner’di. Atışı Caner kullandı, o topla başlayan pozisyon bize galibiyet golünü getirdi.”
İki Hoca’nın anlattıkları, aslında bize sunulan futbol menüsündeki zenginlikler. Biz oyunu seyrederken, bazen bu ayrıntıları kaçırıyoruz, sadece golü ve golcüyü alkışlıyoruz. Ama öncesi de çok önemli!
Ersun Yanal, Sivasspor ve Beşiktaş’ın oynadığı oyunu çok beğeniyor. Onun için en iyi takımlar ise Barcelona, Bayern Münih ve Arsenal. “Transformasyonu en iyi yapan dünya takımları bunlar!” diyor.

GEÇMİŞ OLSUN
Emre Belözoğlu’na bıyık ve sakal çok yakışmış. Kariyerinin ilk günlerinde bana “amca” derdi. Aradan geçen yıllar onu büyüttü, beni gençleştirdi. Şimdi “Abi” diyor. Yeni yüzüyle kendini daha iyi ifade ettiğini, sert ve öfke dolu çizgilerin kaybolduğunu, artık olgunlaştığını söyledim, sevindi. Ona başarı ve şans diledim. Yarım saat sonra duydum ki fena halde sakatlanmış. Çok, çok üzüldüm. Acaba nazarım mı değdi? Zannetmem. İyileşsin, ona bir nazarlık göndereceğim. Geçmiş olsun Emre!
SLAVEN BILIC
Demek ki bu iş o kadar da zor değil, sizler uzatmaya bırakmadan Fenerbahçe’yi yenebilirsiniz!” diyordu. Ersun Yanal, geçen hafta Antalya’da oynanan maçın skorunu takdir edip içeriğini (oyunu) beğenmeyenlere hak veriyordu: “Milli takımlara giden bir çok oyuncumuz var. Onlar yokken kalanlarla çalışıyoruz, ama takım bütünlüğü dağılıyor. Maç dönüşünde yorgunluklar, sakatlıklar söz konusu oluyor. Örneğin Bruno Alves, Caner Erkin ve Mehmet Topal sakattılar. Bu durum haliyle bir ritim bozukluğu yarattı. Ama derbi öncesi bunu atlattığımızı sanıyorum” dedi.
Merak ettiğim konulardan biri, “liderlik”... Fenerbahçe daha sistematik oynuyor ve onların (eski Alex gibi ) bir lideri yok... Oysa Beşiktaş’ın Fernandes gibi bir lideri var. Bu durumu nasıl değerlendiriyorlardı acaba ?
LİDER KARAKTERLİ İSİMLER
Slaven Bilic’e göre belli bir oyuncunun liderliği üstlenmesi o kadar önemli değil. O’na göre Volkan, Alves, Egemen, Emre, Kuyt, lider karakteri taşıyan önemli oyuncular. Gerektiğinde öne çıkıp çözümleyici oluyorlar. Kendi takımında da Fernandes’le birlikte Tolga’nın, Sivok’un, Almeida’nın, Oğuzhan ve Atiba’nın lider karakteri taşıdığına inanıyor Bilic.
Ersun Yanal, “Bizim liderimiz felsefemiz” diyor: “Son dakikalarda attıklarımıza değil, kaçırdıklarımıza bakın. Fark olurdu. Biz o farkı yaratacak baskılı, tempolu mücadele dozu yüksek bir oyun oynadık. Kazanmak istek ve heyecanımızı hiç kaybetmedik” diye ekliyor.

Ersun Hoca’nın futbola yepyeni kavramlar kazandırdığını biliyoruz. Örneğin, basketboldan taşıdığı “taktik fauller” şimdi çok yaygınlaştı. Onun terminolojisindeki yeni kavram “transformasyon”... Özallı yıllarda sosyal ve ekonomik yorumlarda transformasyon karşılığı olarak sıkça kullandığımız “değişim” sözcüğünü Ersun Yanal “hızlı geçiş” biçiminde futbola taşımış... “Az sonra transformasyon idmanı yapacağız. Savunmadan hücuma hücumdan savunmaya çok çabuk geçerek maç içindeki etkinliğimizi ve önceliğimizi sürdürmek istiyoruz” diyor. Aykut Kocaman’ın zamanında çok eleştirilen “kontrol futbolu”nun üzerine Yanal’ın transformasyonla koyduğu yeni anlayış, “kontrollü hücum futbolu” olabilir bence.

YA GÖLSÜZ BİTERSE?
Ümraniye ve Samandıra’da en çok çalışan adamlar, kaleciler. Bizler, futbolsever olarak bol bol gol bekliyoruz. Kalecileri unutuyoruz. Oysa onlar, saatlerce hem salonda, hem kalede çalışıyorlar. Bıkmadan, usanmadan binlerce atışta onlarca tekniğe karşı kendi becerilerini geliştiriyorlar. Maç golsüz biterse, sizleri şimdiden uyarayım. Golcüleri eleştireceğinize, kalecileri alkışlayın lütfen. Tolga Zengin, FIFA’nın bile golü teşvik ederken kalecileri unuttuğunu söylüyor. Volkan Demirel ise, “ Kimseden alkış, takdir beklemiyoruz. Görevimizi yapalım, gol yemeyelim, yeter!” diyor.
Kasımpaşa’yı beğeniyor
Slaven Bilic’in en beğendiği takım Kasımpaşa. Hırvat Hoca, “Türkiye’de ilk golü atmak çok zor ve önemli... İlk golü atarsanız, devamı daha kolay gelir. İstediklerinizi daha kolay uygulayabilirsiniz. Kasımpaşa çok rahat goller atıyor. Çok rahat oynuyorlar. Fenerbahçe de bu anlamda bizim gibi hem atıyoruz, hem kaçırıyoruz” diyerek gülüyor.

ÇABUK VE DENGELİ
Kontrollü hücum futboluna karşı Bilic ne yapacak ? Ligin en genç kadrolarından birine sahip Hırvat Hoca’ya göre Beşiktaş da yüksek tempo, sürekli koşu ve hücum öncelikli oyunuyla kartlarını açacak “Fernandes, Gökhan, Olcay, Oğuzhan, Almeida takım arkadaşlarıyla birlikte bu maçın kahramanı olabilirler” diye düşünüyor. Tolga ve Sivok’a çok güveniyor. Savunma ve hücumu çok çabuk ve dengeli biçimde oynayacaklarını söylüyor.
Bilic, Almeida’nın Dünya Kupası play off maçında Cristiano Ronaldo’ya yaptığı asistten çok etkilenmiş. O’nun derin pasıyla bir anda pozisyona giren Ronaldo golü atmıştı ya, aynısını Konyaspor maçında da denemiş Portekizli: “Olcay’a öyle bir top attı.. Olcay gole çeviremedi ama, ikisinin de denemesi çok önemliydi... Hep deneyecekler” diyor.
60 saatte iyileşti
Manuel Henrique Tavares Fernandes. Beşiktaş’ın en büyük fenomeni... Becerisinden, yaratıcılığından, kalitesinden kimsenin kuşku duymadığı Portekizli oyuncu, futbolu kadar gece yaşamıyla da tartışmaların odağında.
Öte yandan yıl sonunda bitecek sözleşmesinin yenilenme pazarlığına da bir türlü noktayı koymadığı için hem sevilen, hem de kızılan adam. Maç başladığında onunla ilgili her türlü tartışma bitiyor, tartışılmaz oyunu ve gösterisi başlıyor.
Milli maç arasında duydum ki 10 gün süreyle sabah 7.30’da tesislere gelip aralıksız 10 saat çalışarak, sağlık ekibi ve fizyoterapistlerin gözetiminde tedavisini sürdürerek Konyaspor maçına çıkmış. Derbi için, teknik ekibe de arkadaşlarına da hazır olduğunu göstermiş. Fernandes, merakla beklenen derbi performansını bugün başarıyla gerçekleştirirse, sakın şaşırmayın. Çünkü bu adam eğlenmeyi de, çalışmayı da oynamayı da çok iyi biliyor!

HABERE YORUM KAT
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.