Güleda Cankel Aramızda Olabilirdi

Uyuyan Güzel Uyanıyor, Rapunzel Saçlarını Tarıyor

Yayınlanma:
Güncelleme: 25 Mart 2021 09:18
Güleda Cankel Aramızda Olabilirdi

“İstanbul Sözleşmesi etkin bir şekilde uygulanıyor olsaydı Güleda şu anda bizimle birlikte olabilirdi. Ciddi ihmaller zinciri var. Rutin uygulamalar üzerinden gidildiği zaman bu cinayetlerin önüne geçmeniz mümkün değil” bu sözler Isparta Barosu Kadın ve Çocuk Hakları Komisyonu üyesi Av. Aysel Artan’a ait…  

İstanbul Sözleşmesi’nin tek taraflı olarak feshedilmesinin ardından tartışmalar bitmek bilmedi. Isparta Barosu Kadın ve Çocuk Komisyonu üyesi Av. Aysel Artan’la ‘kadın hakları, kadına yönelik şiddet, kadın hareketi ve nihayetinde İstanbul Sözleşmesi’ni konuştuk.

Kadına yönelik şiddet, kadın hakları, kadını arka planda gören zihniyet… Yıllardır tartışılan ve aslında somut olarak çözüme kavuşamayan olgular arasında durmaya devam ediyor. Ardı ardına gelen kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri haberlerinin üzerine İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı olarak çekilme kararı tartışmaları daha da alevlendirdi. Isparta Barosu Kadın ve Çocuk Hakları Komisyonu üyesi Av. Aysel Artan’la tam da bunları konuşmak için sözleştik. Çayların kahvelerin eşliğinde hem hukuki açıdan, hem siyasi açıdan hem de psikolojik ve sosyolojik açıdan kadının yerini, belki de ‘yersizliğini’ konuştuk.

2015 yılından bu yana Isparta Barosu avukatlarından, son 3 yıldır Kadın ve Çocuk Hakları Komisyonu üyesi ve kadın hareketi içinde de oldukça aktif bir isim Av. Aysel Artan. İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi kadın hareketini nasıl etkiledi? Kadınlar aslında ne kaybetti? Daha doğrusu bir şey kaybetti mi? Diye sorarak başladık sohbetimize.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ BİR DAYATMA DEĞİL
Av. Aysel Artan, İstanbul Sözleşmesinin kadınlar için ciddi bir dayanak olduğunu belirterek aslında Türkiye açısından özel bir sözleşme olduğunu söyledi. Öyle ki, İstanbul Sözleşmesi’nin temelleri zaten Türkiye’ye dayanıyor. Sözleşmenin ilk imzacısı da Türkiye. Ki adını da imzalandığı şehirden yani İstanbul’dan alıyor. Av. Aysel Artan, “İstanbul Sözleşmesi kadın erkek eşitliğini esas alan, kadına hayatta kalma hakkını vadeden bir sözleşmeydi. Ev içi şiddetin önlenmesine yönelik uluslararası ilk anlaşma. Bizim için özel anlamı ise ilk imzacı devletiz ve İstanbul’da imzalanmış olması elbette. Şimdi, İstanbul Sözleşmesine karşı çıkanlar, biz kadın haklarını Avrupa’nın dayatmasıyla öğrenecek değiliz diyorlar ya, aslında tam tersi. Sözleşmeye şerh koymak isteyen devletleri ikna eden bir ülkeyiz biz. Yani, söyledikleri gibi İstanbul Sözleşmesi birilerinin bize dayatması değil” bilgisini veriyor.

1-023.jpg

TÜRKİYE’DE GÜÇLÜ BİR KADIN HAREKETİ VAR
İmzanın çekilmesinin kadınlar açısından bir hak kaybı yaratacağını kaydeden Av. Artan, “Sözleşmeden çıkılması kadınlar için hak kaybı yaratır mı? Elbette yaratır. Bizim için iyi bir dayanaktı. Ancak, Devlete yüklenen politikalar yeterince yürürlükte değildi. İmzanın çekilmesi kadınlar için büyük kayıp ama asla her şeyin bittiği anlamına gelmez. Kadın hareketi Türkiye’de oldukça güçlü ve daha da büyük bir dayanışma bilinciyle devam edecek” dedi.

TEK DAYANAK İSTANBUL SÖZLEŞMESİ DEĞİL…
Türkiye’nin kadın hakları açısından dayandığı tek metnin İstanbul Sözleşmesi olmadığına işaret eden Artan, “Dayandığımız sadece İstanbul sözleşmesi değil. Türkiye’nin taraf olduğu birçok sözleşme var. Anayasamız var. Medeni kanunumuz var. Sadece İstanbul Sözleşmesi değil eşitliği koruyan sağlayan. Ama keşke hayata geçirilebilseydi” ifadelerini kullandı. İstanbul Sözleşmesine karşı çıkanların bir dayanağını daha soruyoruz Av. Aysel Artan’a “Bugüne kadar İstanbul Sözleşmesi vardı da şiddet önlendi mi?” Acı acı gülümseyerek cevap veriyor Av. Artan, “Bir şeyin yürürlükte olmasıyla, etkin bir şekilde uygulanması arasında büyük bir fark var. İstanbul sözleşmesi yürürlükteydi ama hiçbir zaman etkin olarak uygulanmadı.”Devletlerin İstanbul Sözleşmesi öncesinde aile içi şiddete de ‘aile özel alandır’ mantığı ile müdahil olmadığını anlatan Av. Aysel Artan, “Sözleşmeden önce devletler ailenin özel alan olduğu için aile içi şiddete müdahil olmadığını görüyoruz. Ancak, devletin yaşam hakkını koruması gerektiği görüşünde uzlaşılarak İstanbul Sözleşmesi imzalanıyor” şeklinde değerlendirmede bulundu.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ AİLE YAPISINI BOZUYOR MU?
Peki, “İstanbul Sözleşmesi aile yapısını bozuyor muydu?” Bu soruya da gayet emin bir şekilde cevap veriyor Av. Aysel Artan, “Bozulmasını istemediğimiz aile yapısından ne anlıyoruz? Öncelikle bunun konuşulması, tartışılması lazım. Aile yapısını bozan, eşcinselliği özendiren herhangi bir durum söz konusu değil. Sözleşmenin böyle bir dayatması olduğu kesinlikle doğru değil. Sözleşmede kullanılan ibareler, kadın cinayetlerinde sıkça kullanılan namus, töre gibi ifadeler var. Bu kavramların önüne geçmek, bu bahanelerin önüne geçmek amacıyla kullanılan ifadeler. Burada hiç kimse belirli yaşam görüşünü, tercihini dayatmıyor. Bilimin hala bizim için bir kıymeti varsa zaten bu durumun dayatma ile olamayacağını görürüz” dedi. Aile olgusunun toplumumuzda büyük önem taşıdığına da işaret eden Av. Aysel Artan, “Toplumumuzda aile yapısı oldukça önemli. İnsanları maniple etmek için de aile kavramı üzerinden bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Burada aslında önemli olan bir yasadan, kanundan sözleşmeden ziyade bir zihniyet dönüşümü. Yasalarımız, kanunlarımız oldukça yeterli aslında. Ama yürürlükte olmasıyla etkin uygulamak arasında büyük fark var. Ciddi bir toplumsal cinsiyet eşitsizliği var. İnsanlar ayrımcılığa maruz kalıyor. Hayatın her alanında görüyoruz bunu. Bir insanın kadın olması onun belli roller üzerinden hayata devam etmesini dikte ediyor. Eşitsizlik erkeğe ayrıcalık gösterildiği için değil, kadının ayrımcılığa uğraması sebebiyle ortaya çıkıyor” dedi.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ETKİN OLARAK
UYGULANSAYDIGÜLEDA CANKEL ARAMIZDA OLABİLİRDİ
Konu dönüp dolaşıp, Isparta’yı derinden sarsan ve Türkiye’de kadın hareketinin sembol isimleri arasında yer alan Güleda Cankel cinayetine geliyor. Örneğin, diyor Av. Aysel Artan, “Yasalar etkin bir şekilde uygulanıyor olsaydı, İstanbul Sözleşmesi etkin bir şekilde uygulanıyor olsaydı Güleda şu anda bizimle birlikte olabilirdi. Ciddi ihmaller zinciri var. Rutin uygulamalar üzerinden gidildiği zaman bu cinayetlerin önüne geçmeniz mümkün değil. Şikayet yoksa sorun yok mantığı bu cinayetlerin önünü açıyor. Şikayet olmasa bile kadını korumak zorundasınız. İşte bu yüzden devlete verilen yükümlülükler yerine getirilseydi Güleda Cankel aramızda olabilirdi.

UYUYAN GÜZEL UYANDI
Ve son soru… İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi kadın hareketini nasıl etkiler? Av Aysel Artan’ın sesi daha da kendin emin bir şekilde çıkıyor. “Bakın artık, uyuyan güzel uyandı. Bugüne kadar masallarda bile bize dayatılan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini artık kadınlar görüyor. O yüzden diyorum uyuyan güzel uyandı diye. Rapunzel saçlarını topluyor artık. Kadınlar birçok şeyin farkına varıyor ve mücadele ediyor. Artık, benliğimize ilmek ilmek toplumsal eşitsizlik işlensin istemiyoruz. Tekrar söylüyorum, kadınlar uyandı artık. Uğradıkları ayrımcılığın farkına vardılar. Mücadele daha çetinleşti. Kadınlar her zaman birbirinin yanında ve şunu görüyor; dayanışma güçlendirir”

HABERE YORUM KAT
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.