Hükümet Biranda Yargıya Savaş Açtı
MHP Milletvekili Nevzat Korkmaz, 17 Aralık operasyonundan sonra hükümetin biranda yargıya savaş açtığını söyledi.
17 Aralıkta çok büyük bir deprem oldu; hırsızlık, yolsuzluk depremi oldu ve bu depremden sonra Hükûmetteki hukukla ilgili bütün algı bir anda, akşamdan sabaha değişti diyen Korkmaz, “O güne adar hukukla ilgili skandallar önüne geldiği zaman kulağının üzerine yatan, hatta “Üstünlerin hukukunu değiştirdik, hukukun üstünlüğünü getirdik.” diyen Hükûmet bir anda yargıya karşı savaş açtı.
Bütün ahlaki, yasal değerleri de bir tarafa bırakarak, bazı şahısları yargıdan nasıl kurtarabilirim, yargıyı Hükûmet adına nasıl zapturapt altına alabilirim gibi bir kaygıyla bir kanun teklifini Meclisin önüne getirdi. Tabii, bu gelir gelmez de kamuoyunda ciddi tartışmalar, özellikle hukukçular arasında çok ciddi tartışmalar ve rahatsızlıklar yaşandı.
Bu tartışmalar, eminim, her gittiğiniz yerde, bir şekilde, sizlere de iletiliyordur ama bize vatandaş bütün açık yürekliliğiyle anlatıyor. Çünkü sizden çekinenler olur, korkanlar olur ama muhalefete sizin seçmenleriniz bile gelip şikâyet ediyorlar Hükûmetin yolsuzluklar karşısında geldiği son noktayı. Aynen şu soruyu sormamızı istiyorlar, bakın -bize de mesajlar geliyor- diyor ki: Kuran “Kul hakkıyla önüme gelmeyin.” diyor, İncil “Komşunun malını çalmayın.” diyor, Zebur “Rab hırsızları affetmez.” diyor, Tevrat “Hırsızlık yapma.” diyor, Budizm, Budistler “Kimsenin hakkını yeme.” diyor, affedersiniz, öküze tapan adam bile “Çalma.” diyor.
Çalmanın, hırsızlığın, yolsuzluğun meşru olduğunu size kim söylüyor arkadaşlar, kim söylüyor size? Vatandaş şunu sormamızı istiyor: “Tüm dinler ‘Çalma.’ derken çalanlara çırpanlara, çalınmasına göz yumanlara o zaman, lütfen, bizim adımıza sorun, hangi dinin mensupları bunlar?” diyorlar.
Bakara Suresi’nde 48 ila 50’nci ayetler, o 3 ayet, değerli arkadaşlar, aynen şunu söylüyor, Yüce Allah buyuruyor ayeti kerimesinde, diyor ki: “Hatırlayın o zamanı ki sizi Firavun’un alinden, soyundan ve taraftarlarından kurtardık.” Bu “soyundan ve taraftarlarından” yorumunu büyük tefsir hocası Elmalılı Hoca yapıyor. Evet, “soyundan ve taraftarlarından...” Sorumluluğun, Firavun’dan çok daha fazla, onun Firavunlaşmasına yol açan taraftarlarında olduğunu söylüyor.
Partiyi sevmek başka bir şey, saygı duyarız, burada herkes partisini seviyor. Kendi liderine sevgi, saygı duymak başka bir şey, herkes seviyor. Ancak, değerli arkadaşlar, asıl, liderini sevmek, partisini sevmek, o yanlış yaptığında “Yanlış yapıyorsun.” demekten geçiyor.
Susuyorsunuz kıymetli arkadaşlar. Hatta Adalet Komisyonunda biz bu eleştirileri yaparken, “Niye Sayın Başbakanın oğlu yargının önüne gitmiyor, ifade vermiyor?” derken bir AKP milletvekili muhtemelen heyecanlandı, kendisini kaybetti, aynen şu tabiri kullandı: “Sana ne! İster gider ister gitmez!”
Anayasa’nın 10’uncu maddesi kanun önünde herkesin eşit olduğunu söylüyor; ister sıfatı Başbakan olur ister onun ismi Bilal olur, Hasan olur, vesaire olur, herkes eşittir diyor.
Bakın, İnternet’te en fazla tıklanan şarkı, türkü, bir Rumeli türküsü; hicaz makamında, usulü aksak. Bu Rumeli türküsünü paylaşmak istiyorum sizinle: “Pencere açıldı Bilal oğlan, piştov patladı.” diyor. Bakın arkadaşlar, hırsızlığı sizinkiler yapınca birden hırsızlık tanımını bile değiştirmeye kalkıyorsunuz. Efendim, bu beytülmali çalmamış, işte efendim, şahıs malını çalmış da dolayısıyla bu hırsızlık sayılmazmış da gibi birçok tevil… “Zırva tevil götürmez.” demişler.
Türk Ceza Kanunu’ndan, madem, hırsızlık suçunu çıkarın yani bir hırsız başka birinin evine girdiği zaman bunun suç olmayacağını söyleyin madem, siz de rahatlayın, onlar da rahatlasın.
Vatandaş size bu soruyu sorarken aslında hakikaten dayanakları var, hakikaten sıkıntıları var çünkü ortada yaşananlar var, bugüne kadar yaşananlar var, bundan sonra gelişmeler var. Erdoğan’ın her dediğinde, kıymetli arkadaşlar, bir kutsallık aradınız, her dediğinde. Bir fani olduğunu âdeta unutup bir ilahi varlıkmış gibi davrandınız. Önce evliyalaştırdınız, sonra -haşa- peygamberleştirdiniz, peygamberleştirdiniz, sünnetini aradınız.
Evet, bir bakan yardımcısı, sünnetinden bahsetti. Tabii, en son gelinecek nokta da Düzce Milletvekiliniz Fevai Arslan’ın ağzından dökülüverdi. “O, Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan bir lider.” dedi.
Bakın, bu vasıfların içerisinde Yaradan’ın yaratıcılığı var. Bu şirktir.
Bu günahtır, şirktir, İslam’ın dışına iter bu.
Peki, arkadaşlar, bu tanımlama karşısında Sayın Erdoğan ne yaptı? Sustu. AKP ne yaptı? Sustu çünkü arkadaşlar, o zaman hem Sayın Erdoğan’ın hem de AKP’nin çok daha önemli işleri vardı. Bir Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili arkadaşlarıyla şakalaşırken “Senin ayakkabı numaran kaç?” demiş, efendim, “Vay, siz partimize hakaret ediyorsunuz.” diye paldır küldür ihraç talebiyle disipline sevk ettiler. Bak, ben buradan ihbar ediyorum.
Sadece parti ilkelerinizi, efendim, çiğnemiyor, yüce Yaradan’ın ortaya koymuş olduğu dini çiğniyor. Hadi bakalım, eğer hakikaten samimiyseniz, değerli arkadaşlar, hadi, bunu da disiplin kuruluna sevk edin, hadi bakalım. Susuyorsunuz, susuyorsunuz.
Çünkü arkadaşlar, soyanlara “Yedirtmem.” diyorsunuz, “Soydun.” diyenlere “Dedirtmem.” diyorsunuz. Bu nasıl ayak AKP; bu ne ayaktır?
Evet, ne yaptınız? Bu iş ortaya çıkınca hemen birden, efendim, kişi masumiyetini getirdiniz. Sanki bu kişi masumiyeti bundan önce yoktu, 17 Aralıkta keşfedildi.
Değerli arkadaşlar, umarım ki seçilmiş arkadaşlar, efendim, mahkemelerde aklanır gelirler. Biz bundan memnuniyet duyacak değiliz.
Bakın, bizim kavgamız şu: Köylü Mehmet Ağa’nın nasıl suç işlediğinde mahkeme gitme gibi bir zorunluluğu varsa, Başbakanın da, bakanların da, oğullarının da, bacanaklarının da gitme zorunluluğu var. Demokrasinin temeli hukuk devleti; eğer bunu ortadan kaldırırsanız, o lidere, o ülkenin liderine de demokratik bir lider denilemez.
Evet, dosyaları alıyorsunuz, savcıları oradan oraya atıyorsunuz ve kıymetli arkadaşlar, tehdit ediyorsunuz tehdit. Savcıları tehdit ediyorsunuz ve en son yedi tane tır yakalandı, Başbakan diyor ki: “Ey savcı, benden izin almadan nasıl müdahale edersin?” Arkadaşlar, konuşan Başbakan değil de başsavcı âdeta, başsavcı. Hukukun tepesine oturmuş, değerli arkadaşlar, bu zihniyet sakat bir zihniyettir. Bu zihniyet, demokrasiye, hukuk devletine hizmet etmeyen, aksine bütün kazanımları geriye götüren bir zihniyettir. Bu telaş niye? Bu korku niye?
Arkadaşlar, iftira da olabilir, iftira da olabilir ama bunun yolu mahkemeye gitmekle ancak çözülebilir.
Sizin yapmış olduğunuz, mahkemeyi kapatıyorsunuz, mahkemenin üstüne bir karabasan gibi çöküyorsunuz; bizim kavgamız bu. Kirden uzak durmak lazım. Kirden uzak durun değerli AKP milletvekilleri. Biz sizin çoğunluğunuzun bu işin içerisinde olmadığınızı biliyoruz ama 20-25 kişi için -bilemiyorum sayısını- niye bu vebalin altına giriyorsunuz? Yarın, çoluk çocuğunuza okulda ne mizahlar yapılacak. Eşiniz gittiği yerlerde hangi muhabbetlere muhatap olacak; yazık günah değil mi size” dedi.