Günümüzde gelişen olaylara günlük çözümler üretilir oldu.Aslına bakarsanız geçmişte de bunlar yada benzeri durumlar çokca yaşanmıştı.Ama her zaman olduğu gibi geriye dönüp-bakma ve ders çıkarma alışkanlığımızın olmayışı bugün bizi,güya yeni arayışlara itiyor.
Tanzimattan önce gayrimüslimler arasında genellikle ayrım yapılmaz;Hristiyan,Musevi,Katolik-Ortodoks aynı çerçevede düşünülürdü.Tanzimattan sonra her din ve mezhep grubu ayrı ayrı ele alınmaya başlandı.Bu anlayış,bir anlamda daha önce Avrupa devletleri tarafından da başlatılmıştı. Ruslar Ortodoksları,İngilizler Protestanları,Fransızlar Katolikleri koruyor,daha doğrusu koruduğunu ileri sürerek Osmanlı Devletine karışma nedeni yaratıyorlardı.
Dağılmakta olan devleti elde tutabilmek amacıyla Osmanlı Devleti yeni tavizler vermek zorunda kaldı. Ancak;verilen her taviz sorunları çözmediği gibi,arkasından yeni istekleri getirdi.Herşeye rağmen Osmanlı yöneticileri ‘’millet sistemi’’ denilen bir uygulamayı başlattı.Osmanlı topraklarında yaşayan her dini topluluk için birer nizamname hazırlandı.Bu çerçevede 1858’de başlayan çalışmalar tamamlanmış oldu.
Hazırlanan tasarı 1861’de yayınlandı ve Rum Patrikliği Nizamatı adıyla yürürlüğe girdi.Aynı yıl Lübnan Nizamnamesi hazırlandı ve burası Hristiyan bir Vali yönetiminde bir tür özerk bölge oldu.1862’de Ermeni Milleti Nizamnamesi,1865’te ise Yahudi Milleti Nizamnamesi yürürlüğü girdi.Bunu Katolikler gibi diğer mezheplere ait azınlıkların nizamnameleri izledi.Zaman zaman da bu nizamnamelerde yenilemeler oldu.Nizamnameler dönemi ile birlikte gayrimüslimler Osmanlı Devletine karşı daha rahat ve sistemli hareket etmeye başladı ve Avrupa devletlerinin desteğini almaya başladı.Avrupa Devletlerinin çıkarları bu sayede devreye daha çok girdi ve azınlıkların ayrılıkçı amaçlar taşıyan ayaklanmaları,Osmanlı Devletinin geri kalış ve çöküşünü de hızlandıran sebepler arasında yerini aldı.Gayrimüslimlerin saldırıları ve ayaklanmaları da gittikçe arttı,daha geniş hak talepleri ve daha sistemli saldırıları oldu.Bu durum;Avrupa devletlerine, Osmanlı Devletinin iç işlerine karışma fırsatı ve imkanı verdi desek sanırım abartılı olmaz.
Şimdi dönüyorum günümüze: Yukarıda aktardıklarıma bakınca bugüne ilişkin ne görüyorsunuz?
1. O Almanya,o Fransa,o İngiltere,o Rusya bugün yine orta yerdeler mi?
2.Polisimiz-askerimiz ve vatandaşlarımız katlediliyor ortada yoklar,Doğu-Güneydoğuda bir tek PKKlı için heyetler halinde kapımızda bitiveriyorlar,değil mi?
3.1960’lı yıllardan beri Avrupa Birliği müracaatımız beklemede-sürüncemede bekliyor,Güney Kıbrıs-Yunanistan bir gecede kabul görmüyor mu? İkisi de battığı halde yanlarında değiller mi?
4.Her platformda iç işlerimiz Avrupa devletlerinin ilgisine maruz kalmıyor mu?Hatta bize akıl vermeye kalkmıyorlar mı?
5.Ülkemizdeki ayrılıkçı-bölücü fikir ve faaliyetlerin altında ve arkasında bu devletler çıkmıyor mu?
SÖYLER MİSİNİZ, DEĞİŞEN BİRŞEY OLMUŞ MU?
Dün Osmanlıyı parçalamayı düşleyen ve başaranlar,bugünde Türkiye Cumhuriyeti Devleti üzerinde etkin güç olma ve parçalama girişiminde değiller mi?Dost-düşman yaratma peşinde değilim.Dost
görünen her devletten şüphe ediyorum artık.Haritalarında bile sınırlarının içinde ülkemin toprağını gösteren dost devletlerle,olmayan milletlere toprak yaratmak isteyen düşmanlarımızın bir farkı yok gözümde.
Son 1 haftadır ne acı günler yaşadığımızı herkes biliyor.Bu sadece bölücü terör örgütü işi değildir. Bunca ağır hasarı bir terör örgütü veremez.Arkalarına aldıkları,dost görünen düşmanlarımızın varlığını görün istiyorum.Kim olduklarını sormazsınız artık,UMARIM! Onca şehidimizin ardından yalnızca VATAN SAĞOLSUN demek gelmiyor içimden. İçin için ağlıyorum. Hakim olamıyorum gözyaşlarıma. Geride kalanların metanetine duyduğum hayranlıkla; huzurun hakim olduğu bir dünya özlemimi belirtiyor,tüm şehitlerimize rahmet diliyorum.