Sütçülerin ormanlarından buram buram kokusu yayılan kekik çığlık atıyor…
Manavgat ormanlarında çam ağaçları çığlık atıyor…
Aydın’da incir ağacı, Alanya’da sedir ağacı çığlık atıyor…
Milas’ta çam kozalakları bağırıyor çığlık çığlığa…
Denizli ormanlarında bir sincap, İbradı’da bir kelebek çığlık atıyor…
Gündoğmuş’ta bir tilki annesini arıyor dumanların arasında…
Adana’da keklikler çığlık çığlığa…
İzmir’in dağlarında açan çiçeklerin gözleri yaşlı…
Kayseri, Manisa, Kütahya, Hatay’ın dağlarında ıhlamurlar is kokuyor…
Yurdun dört bir yanındaki börtü böcek, ağaç çiçek yas tutuyor.
Duyuyoruz insanlık olarak o çığlıkları…
Duyuyoruz ama gerekeni yapabiliyor muyuz?
Eğer ülkemizdeki orman yangınları toplumdaki yaygın görüşe göre PKK’nın ‘bilmem ne çocuklarının’ marifeti ile çıkarıldıysa bununla ilgili ne gibi adımlar atılacak?
Örneğin PKK’nın arka bahçesi HDP’nin kapatılması davaları da gündemdeyken PKK’ya bu anlamda bir cevap verilmesi gerekmez mi?
Eğer bu yangınlar PKK’nın ‘bilmem ne çocuklarının’ marifeti ile çıkarıldıysa bu anlamda bir istihbarat zaafımızın olup olmadığını değerlendirmemiz gerekmez mi?
Ancak, bu konuyla ilgili kamuoyunu tatmin edici bir açıklama henüz gelmedi. O yüzden de sadece bir varsayım olarak dillendiriyoruz.
Gelelim diğer bir senaryoya;
Eğer ülkemizdeki orman yangınları küresel ısınma, iklim değişikliği gibi bir durumdan kaynaklı ise bu iklim değişikliği, küresel ısınma dün başlamadı ya… Bu konuyla ilgili yıllar içinde neler yaptık acaba?
Düşünülmesi gereken çok şey, atılması gereken çok adım var…
Dün Gazeteci Yusuf Yavuz’un “Planlı ve Kontrollü Keçi Otlatma Orman Yangınlarını Önlüyor” başlıklı haber yorumunu okuyucularımızın dikkatine sunduk.
Aslında doğayı doğaya bırakmış olsak sadece orman yangınları değil birçok sorunun önüne geçebileceğiz.
Sütçüler’de orman yangının başladığı ilk saatlerde bölgeye gittim. Bölge halkının özverisi, mücadelesi, toprağını ve ağacını, ormanını ve yeşil vatanını korumak, kurtarmak için verdiği mücadele gerçekten takdir edilesi. Buradan yola çıkarak aslında köyden şehre göçün önlenmesinin de ormanlarımız ve doğamız açısından ne denli önemli olduğunu anlamak gerekiyor.
Genç nüfusu giderek azalan köylerde, özellikle de orman köylerinde doğanın, ormanlarımızın ‘sahipsiz’ kaldığını görebiliyoruz.
Bir de aslan parçası siyasetçilerimiz var tabi… İktidarıyla muhalefetiyle…
Aslan parçası siyasetçilerimizin kayıkçı kavgası daha yangınlar kontrol altına alınmadan başlamadı mı?
İktidarı hain ilan eden bir muhalefet, muhalefeti en ufak bir eleştiride hain ilan eden bir iktidar…
Konuşulacak, söylenecek, yazılacak, çizilecek çok şey var ama lafın tamamı deliye söylenirmiş…
Bence orman yangınlarının kahramanları orman köylülerimiz, itfaiye teşkilatımız, orman işçilerimiz ve elbette canını dişine takıp yardım için seferber olan halktır.
Orman yangınları konusunda gerek aktif mücadelenin örgütlenmesi konusunda, gerekse teknik donanım açısından hazır olmadığımız ve ciddi önlemler, ciddi adımlar atmamız gerektiği de ortadadır.
Bence, yazının başında ifade ettiğimiz çığlıkları bir de bu pencereden duyun…