SDÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi Diyetisyenlerinden Hatice Yıldız, 16 Ekim Dünya Gıda Günü nedeniyle yaptığı açıklamada açlıkla mücadele konusuna işaret etti.
16 Ekim Dünya Gıda Günü nedeniyle bir açıklama yapan SDÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi Diyetisyenlerinden Hatice Yıldız, “Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) kuruluş tarihi olan 16 Ekim, her yıl Dünya Gıda Günü olarak kutlanmaktadır. Her sene FAO tarafından belirlenen bir konu çerçevesinde yapılan Dünya Gıda Günü etkinliklerinde gıda üretimi, tüketimi ve gıda güvencesine ilişkin konular gündeme getirilerek dünya çapında büyük önem arz eden açlık ve açlıkla mücadeleye dikkat çekilmeye çalışılmaktadır.
Dünya Gıda Günü’nde dünyadaki açlık problemlerinin belirlenmesi ve çözüm yollarının gösterilmesi, ülkeler arasındaki gıda üretimi birlikteliğinin sağlanması, gıdaların üretimi, tüketimi, üretim ve satış noktalarındaki hijyen ve sanitasyon etkinliğinin sağlanması ile yeterli ve dengeli beslenmenin öneminin belirtilmesi amaçlanmaktadır. Gıda güvenliği ve yeterli dengeli beslenme son yıllarda üzerinde en çok durulan konulardan biridir. Ülkemizde de hem uluslararası sorumluluklarımız hem de tüketici bilinciyle doğru orantılı olarak önem verilmesi gereken konuların başında yer almaktadır.
Sağlıklı beslenmek, çeşitli besinlerden yeterli ve dengeli miktarlarda tüketmektir. Diğer bir deyişle besin çeşitliliğinin ve miktarca yeterliliğinin sağlanmasıdır. İnsan vücudunun sağlıklı çalışabilmesi için belirli besin öğelerinin vücuda alınması gerekir. Bu yüzden her öğün soframızda 4 ana besin grubundan (süt ve süt ürünleri, et/yumurta/kuru baklagiller, ekmek ve diğer tahıllar, sebze/meyve grubu) yiyecek bulunması gerekmektedir.
Buna bağlı olarak toplum sağlığının olumsuz etkilenmemesi, tüketicinin güvenli gıda tüketmesi ve sağlıklı beslenmesinin sağlanması amacıyla Kritik Kontrol Noktaları Tehlike Analizi (HACCP), Gıda İşletmeleri İyi Üretim Uygulamaları (GMP), İyi Hijyen Uygulamaları (GHP) esaslarının uygulanması son derece önemlidir. Çiftlikten sofraya yani son ürüne kadar olan süreçte kontrol ve denetim büyük önem taşımaktadır. Bu doğrultuda hayvan ve bitki sağlığı konusunda gösterilecek ilerlemeler bu ürünleri doğrudan hammadde olarak kullanan gıda sanayine de olumlu yansıyacaktır.
Güvenli gıdaya ulaşmada bir diğer önemli ölçüt olan biyoçeşitliliğin azalması, doğrudan gıda güvencesine zarar vermektedir. Bunun nedeni; değişik gıdalardan beslenme olanağının azalması, gıda üretiminin artırılamaması ve dolayısıyla tarımsal gelirde azalma, ekolojik sistem ve çevre üzerinde baskı oluşmasıdır. Diğer taraftan hatalı ilaç ve gübre kullanımı, genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) içeren tohum ve bunların ürünlerinin üretim ve ithalatının kontrolsüz olarak yapılması, hayvansal ve bitkisel ürünlerde kabul edilemez düzeylerde katkı ve kalıntıların bulunması gıda ürünlerinin güvenirliğini tehdit etmektedir. Tüketiciler özellikle bu duruma dikkat etmeli, şekli, görünümü ve rengi anormal olan gıdaları tüketmemelidir. Bütün bu veriler göz önüne alındığında; güvenli gıdanın üretilmesini ve ulaşılabilirliğini sağlamak, yeterli ve dengeli beslenmenin ise öğretilerek sağlıklı nesiller oluşturulmasını sağlamak için ilgili sektörlerin ve ailelerin kısaca toplumun bu sürece katılımı çok önemlidir” dedi.