Dünyada ekilebilir alanın %12’sinde GDO’lu tarım yapılıyor
Dünyada gıda üretiminin hızla artan nüfus talebine yetişememesi nedeniyle biyoteknolojik çalışmalar sonucu verim artışı sağlamak amacıyla ortaya çıkan Genetiği Değiştirilmiş Organizma’lı (GDO) ürünler, son dönemde Türkiye’nin de gündeminde en çok tartışılan konulardan biri.
GDO’da Örneğin; Antartika’daki bir balığın soğuğa direnç geni, bir çileğe aktarıldığında soğuğa daha dayanıklı bir çilek elde edilebiliyor. Hatta son dönemde Çin’de üretilen bazı GDO’lu pirinçlerde insan DNA’sına rastlandığı da iddia ediliyor. Bu da GDO’ya karşı duruşun en önemli sebeplerinden olarak öne çıkıyor.
GDO’lu Ürünler
GDO’nun en fazla kullanıldığı ürünler mısır, domates, patates, pirinç, buğday, soya.
Mısır ve soya, genleriyle oynanmış bitkiler arasında ilk sırada yer alıyor.
Bu bitkilerden üretilen yan ürünlerin kullanıldığı bütün ürünler GDO’lu olma riski taşıyor.
Örmeğin mısır ve soyadan üretilen yağ, un, nişasta, glikoz şurubu, sakaroz, fruktoz içeren gıdalar günlük tüketim maddeleri arasında yer alıyor.
Böylece bisküvi, kraker, pudingler, bitkisel yağlar, bebek mamaları gibi gıdalar GDO riski taşıyor.
GDO’lu ürünlerin %90’ı ABD, Arjantin, Brezilya ve Kanada’da üretiliyor.
GDO’nun Zararları
GDO kendine ait olmayan, başka bir özelliğe ait ürün üretir.
GDO’lu bir patatesin farelerde zehir özelliği göstererek bağışıklık sistemlerini bozduğu görülmüştür.
Fındık üzerinden alınan bir genin, başka bir ürüne aktarıldığında, o ürün fındığa ait özellikleri üretmeye başlar.
O ürünü tüketen kişinin fındığa karşı herhangi bir alerjisi varsa, tükettiği anda o kişi için tehlike arz eder.
Bundan dolayı tarımda yapılan bir değişiklik sadece bitkileri değil onlarla etkileşim içerisinde olan hayvanları, insanları, havayı, suyu kısaca tüm doğayı etkiler.