Göç İdaresi Genel Müdür Yardımcısı Dr. Gökçe Ok, Türkiye’nin bugün artık göçe hedef ülke haline geldiğini, ancak hem düzensiz hem de düzenli göçü çok iyi yönettiğini söyledi.
Türkiye’nin, son 5 aydır ‘yabancı terörist savaşçıları’ ülkelerine gönderdiğine işaret eden Göç İdaresi Genel Müdür Yardımcısı Dr. Gökçe Ok, “Türkiye kimsenin oteli değil. Hem bu coğrafyayı karıştıracaksınız, kardeşi kardeşe kırdıracaksınız hem de bu yabancı terörist savaşçıları almayacaksınız. Hiç kimsenin böyle bir lüksü yok” dedi.
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM) Uyum ve İletişim Dairesi Başkanlığı ile Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) işbirliğinde Mersin’de ‘Uluslararası Öğrenci ve Akademisyenler Sosyal Uyum Buluşması’ gerçekleştirildi. Akdeniz Bölgesini kapsayan ve "Akıl, bilim, mantık ve uyum" sloganıyla bir otelde düzenlenen toplantıya, Mersin Valisi Ali İhsan Su, GİGM Genel Müdür Yardımcısı Dr. Gökçe Ok, GİGM Uyum ve İletişim Dairesi Başkanı Dr. Aydın Keskin Kadıoğlu'nun yanı sıra Mersin, Isparta, Antalya, Burdur, Kahramanmaraş, Hatay, Osmaniye ve Adana illerinde göç alanında çalışan akademisyenler ile Göç İdaresinde çalışan uzmanlar katıldı.
“TÜRKİYE, BUGÜN ARTIK GÖÇE HEDEF ÜLKE HALİNE GELDİ”
Geçen yıllarda Balkanlardan, Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya gitmeye çalışan Suriyelilere uygulanan insanlık dışı davranışları ve Amerika sınırında yaşanan insanlık dramını örnek veren Ok, Türkiye’nin onlardan farkını şöyle anlattı:
“Biz onlardan farklı olarak hem düzensiz göçü hem de düzenli göçü 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun bize verdiği yetki ve sorumlulukla gayet güzel bir şekilde yönetiyoruz. Ama biz bu işi yaparken zeminimizi bir noktaya basıyoruz; o da insanlık ve vicdandır. Türkiye’nin farkı budur. Bir zamanlar transit geçiş ülkesi veya köprü vazifesi gören Anadolu, bugün artık göçe hedef ülke haline geldi. Bugün bazı konuşmadığımız parametrelerden dolayı Türkiye artık göçe hedef konumunda. Göçün transit olarak geçtiği bir ülkeden ziyade göçe hedef durumundayız.”
“GÖÇ YOLCULUĞU HİÇ DURMAYACAK,
ARTARAK VE KATLANARAK DEVAM EDECEK”
Türkiye’nin çok yakın coğrafyasında insani dramlar yaşandığına dikkat çeken Ok, bu insani dramlar sonucunda bugün Türkiye’de 3,6 milyon geçici koruma statüsünde Suriyeli bulunduğunu kaydetti. Göç terminolojisinde ‘kardeşlerimiz ve misafirlerimiz’ kavramı bulunmadığını, ancak Türkiye’nin bu kavramları insanlık ve vicdan borcundan aldığını ifade etti. Ok, “Elbette ki, göç terminolojisinde bu iki kavram yok ama siz bundan uzak durduğunuz müddetçe göçü bir politika olarak yönetmeniz de mümkün değil. Çünkü göç yolculuğu hiç durmayacak, artarak ve katlanarak devam edecek. Afganistan’da insanlar Hindukuş Dağlarında ağaçlardan yaprak yiyorlar ve aylık 15 dolar ile geçinmeye çalışıyorlar; o da iş gücüne ulaşabilenler. İnsanlar, ‘aylık 200-300 dolara ulaşabilirim’ hayalini kurdukları müddetçe, doğudan batıya doğru medeni olduğunu iddia eden ülkelere göçmeleri konusunda akıl ve felsefe olarak önlerinde hiçbir engel duramaz. Yoksulluk, yoksunluk, kıtlık, su kaynaklarına erişimin azaldığı bir durumda ve iklim göçü bir tehlike kapımızda olduğu müddetçe de bu mobilizasyon durmayacaktır. Hatta akademik çevrelerde, bir müddet sonra Avrupa ve Amerika kıtasının kuzeyinin de farklı coğrafyalara hareketleneceği, göçeceği konuşuluyor. Sadece 2050 yılında 350 milyon insanın yerinden ve yurdundan edileceği konuşuluyor” diye konuştu.
“GÖÇMENİN ADININ SADECE SURİYELİLER OLMASI BÜYÜK BİR HAKSIZLIK”
Göçü sadece Suriyeliler üzerinden dillendirmeye çalışmanın doğru olmadığını da belirten Ok, “Akademik unvan sahibi insanların bir takım meseleleri sadece Suriyeliler üzerinden anlatmaya çalışmaları ve modern zamanlarda göçmenin adının sadece Suriyeliler olması büyük bir haksızlık. Söyleyeceğimiz şeyler insanlık suçuna dönüşmemeli. İnsanları ayırmamamız ve ayrıştırmamamız gerekiyor. Uyum politikaları yapılıyor diye kıyamet kopuyor. Bizim uyumdan kastımız ahenktir. Biz buna entegrasyon, asimilasyon demedik. Kendi anlam dünyamız ile bir ruh verelim istedik. Uyum kalıcılık demek değildir. Uyum bir şekilde gelmiş olanlar ve günü geldiğinde gidecek olanların geriye döndüğünde buranın elçisi olabilmesinin adıdır. Kalıcı olanın da bu ülkeye katma değer üretebilmesinin adıdır. Suriyeliler bugün misafir olarak kalıyorlar, günü geldiğinde geri dönecekler. Bunların yetişmiş insan gücüne Türkiye neden vatandaşlık vermesin? Vatandaşlık dediğiniz bir aidiyet, ruh ve kimliktir. Burası için üretebilecek herkese kapı açık. Tüm dünya zaten bu tip göçlerle, vatandaşlıkla ileriye gidiyor. Göç alıp da geriye gitmiş hiçbir bir ülke yoktur” dedi.