Tarihi şan ve şereerle dolu olan milletimizin kazandığı en büyük zaferlerden biri sayılan Çanakkale zaferinin 104‘üncü yılındayız. Bu anlamlı günde Çanakkale’yi hatırlamak yetmez. Oradaki ruhu kavramak da gerekir. Gelin, onu anlamaya çalışalım. Çanakkale, yedi düvele karşı verilen eşsiz bir vatan müdafaasının adıdır. Çanakkale, boğazları, Fatih Sultan Mehmet Han’ın emaneti olan İstanbul’u ve güzel vatan Anadolu topraklarını namahrem ellere bırakmamanın adıdır. Çanakkale, neredeyse bir asırdır yenilgilerle bitap düşmüş, topraklarının önemli bir kısmını kaybetmiş ve “hasta adam” gibi görülen Osmanlı devletinin yıllardır hasret kaldığı bir zafere yeniden kavuşmasının, yeniden ümitvar olmasının adıdır. Çanakkale, yenilmez zannedilen emperyalizmin yenilişinin adıdır. Çanakkale, mazlumun zalime galip geldiği bir kutlu zaferin adıdır.
Çanakkale, şarapnel parçası değmeyen bir karış toprağın bile kalmadığı tabyalarda inanılmaz mücadelelere imza atan, düştüğünde binlerce misket saçan düşman güllelerini göğsünde söndüren Mehmetçiğin adıdır. Düşmanın dev gibi deniz zırhlılarını Çanakkale boğazının lacivert sularında boğan Nusret mayın gemisinin adıdır; Tophane’li Yüzbaşı Hakkı’ların, Yahya Çavuşların, Seyit Onbaşıların, Cide’li Mehmet Çavuşların, Niğdeli Ali’lerin yazdığı kahramanlık öykülerinin adıdır.
Çanakkale, göklerin ölüm indirdiği, yerden ölümün püskürdüğü ateş dolu cephelerde 250 bin şehit verilerek kazanılan savaşın adıdır. Okumuş insan kaynaklarımızın büyük bir kısmını vatan müdafaası uğruna kurban verebilen asil bir milletin yüksek feragat vefedakarlığının adıdır. Çanakkale, önde gidenlerin şehit olduklarını gördüğü ve bir kaç dakika sonra kendisinin de şehit olacağını bildiği halde ileri atılmakta tereddüt etmeyen cesur yüreklerin adıdır.
Çanakkale, milletimize Atatürk gibi bir lideri armağan eden savaşın da adıdır. “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum. Çünkü biz ölünceye kadar geçecek zaman içerisinde yerimizi yeni birlikler alabilir” sözüyle kendi cephesinde muharebenin akışını değiştirmiş olan Mustafa Kemal’i Anafartalar kahramanı yapan bir savaş deneyiminin de adıdır.
Ve Çanakkale, onu en iyi yazan iman şairi Mehmet Akif’in “Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker/ Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer / Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın/ Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın” dediği yüksek ruhlu yiğitlerin muhteşem destanının adıdır. Mukaddesatını çiğnetmeyen ve öyle olduğu için Bedrin aslanlarına benzetilen çocuklarımızın adıdır. Evet! Çanakkale zaferimizin 104’üncü yılı kutlu olsun. Sadece Türk tarihinin değil, dünya harp tarihinin de en muhteşem zaferini bize kazandıran aziz şehitlerimizi ruhları şad olsun. Allah’ın sonsuz rahmeti onların üzerine olsun.