O yıllarda bir TRT klasiğiydi… Mehter Marşı’yla gelir, İzmir Marşı’yla giderdiniz Erkan Yolaç’ın yarışmasına… “Evet” ya da “Hayır” derseniz yahut kafanızı emme basma tulumba gibi sallarsanız yarışmadan elenirdiniz. Neredeyse bir kuşak bu yarışmayla büyüdü. Çocukluğumuzda sokak köşelerinde bile “evet” “hayır” oynadığımız çok olmuştur.
Ve işte yine “duyduk zilin sesini” ve “yarışma başladı.” Son günlerde en çok duyduğumuz iki sözcük “evet” ve “hayır”
16 Nisan’da sandık başına gideceğiz ve kimimiz “evet” diyecek, kimimiz ise “hayır” Değerli büyüklerimiz Türkiye için hayati bir mesele olduğunu söylüyor bu oylamanın.
Evet diyenlere göre eğer hayır çıkarsa Türkiye uçuruma yuvarlanırmış. Hayır diyenler de diyor ki, eğer evet çıkarsa Türkiye uçuruma yuvarlanır. Evetçilerle hayırcıların ortak noktası bu; “Bizim dediğimiz olmazsa Türkiye uçuruma yuvarlanır”
Referandum kararı alındıktan sonra Türkiye’nin en önemli sorunu Anayasa Değişikliği oldu. Terör ve ekonomi sorunu yerini Anayasa Değişikliğine bıraktı. Evladını teröre kurban veren anaların yası şimdi referandum kadar önemli değil. Ocağında çorba kaynatamayan anaların yası şimdi referandum kadar önemli değil. Atanamayan öğretmenin anasının yası zaten hiç önemli olmamıştı. İşsizlerin anaların yası… onu zaten sorma gitsin.
İzmir’de adliye binasında büyük çaplı terör eylemi gerçekleştirmek isteyen teröristlere karşı mermisi bitene kadar çarpışan kahraman şehit polis Fethi Sekin’in annesi oğlunun şehadetinden iki ay önce hayatını kaybetmişti. Eğer kahraman polisimizin anası yaşıyor olsaydı o ananın yası da Anayasa Değişikliğinden daha önemli olmayacaktı.
Velhasıl kelam artık referandumdan daha önemli hiçbir şey yok. Terör, ekonomi, dış politika… hatta kavuşamayan sevgililerin bile çözümü referanduma bağlı.
Referandum kararından önce ‘Yenikapı ruhu’ vardı. Şimdi evetçilerle hayırcıların farklı farklı ruhları var.
Evet diyenler ‘uyarıyor’.
Başbakan, Cumhurbaşkanı, bakanlar, Devlet Bahçeli… “PKK, FETÖ ve bilumum terör örgütleri ‘hayır’ diyor. Hayır derseniz onlarla aynı kefede olursunuz” diyorlar.
Apo’yu sorgulayan komutan Hasan Atilla Uğur’un hayır dediğini biliyorum. Sakın Apo’yu sorgularken ondan etkilenmiş olmasın. Yargılayan hakim Turgut Okyay da hayırcı. Yıllarını terörle mücadeleye adamış efsane komutan MHP’li Engin Alan’da hayır diyor. Bu adamlar PKK’yla aynı kefede şimdi öyle mi?
Hemen parantez açalım. Bu adamlar hayır diyor diye hayır demek zorunda değiliz elbette. Tıpkı, PKK hayır diyor diye evet demek zorunda olmadığımız gibi.
Hal böyle olunca evet diyecek olan neye evet diyeceğini, hayır diyecek olan da neye hayır diyeceğini bilmiyor gibi sanki. Korkarım, 16 Nisan’da birçok seçmen sandık başında kafasını emme basma tulumba gibi sallayacak.
“Ben en son evlenirken ‘evet’ dedim; daha da ölsem evet demem” diyenlerle, “Anayasa değişikliği metnini okumama ne gerek var kardeşim, reis ne derse o” diyenlerin sandığa gideceği bir ortamda şimdi güzel yurdum.
Ne diyelim, her şeyin hayırlısı diyeceğim ama şimdi onu da yanlış anlayacak bir kitle var. Sağlıcakla kalın diyelim bari…
Bir sonraki yazımızda da evetçilere ve hayırcılara sorularımız olacak.