Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Ali Balaban, Mayıs ayı enflasyon rakamlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. “Yılın daha beşinci ayında sadece enflasyon kaynaklı erime aylık ortalama 163 TL’ye tekabül etmektedir” diyen Balaban, “Hal böyle olunca enflasyona endeksli maaş artışlarının kamu çalışanlarının alım gücünü nasıl erittiği, gelir dağılımını nasıl bozduğu ortaya çıkmaktadır” dedi.
Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Ali Balaban, ““TÜİK, mayıs ayına ilişkin enflasyon verilerini açıkladı. Buna göre nisan ayında TÜFE %0,89 yükseldi. Yılın ilk beş ayında enflasyon %6,39 olurken, yıllık bazda %16,59 olarak belirlendi.
Kamu görevlilerine ve emeklilere 2021 yılının ilk altı ayı için yapılan maaş artışı %3 iken beş aylık dönemde enflasyonun %6,39 olması, memur maaşlarının enflasyon karşısında resmî olarak %3,39 eridiğini de ortaya koydu. İlk beş ayda ortaya çıkan bu erime, memur maaşlarına yapılan zamdan daha fazla erime yaşandığını göstermektedir. Buna göre enflasyon maaş zamlarını kat be kat aşmış durumdadır.
Bir ülkede enflasyon, maaşlara yapılan zamdan iki kattan daha hızlı artıyorsa burada ücret politikalarının belirlenmesinde bir aksaklık gelir dağılımında bir bozukluk var demektir. Yılın daha beşinci ayında sadece enflasyon kaynaklı erime aylık ortalama 163 TL’ye tekabül etmektedir. Hal böyle olunca enflasyona endeksli maaş artışlarının kamu çalışanlarının alım gücünü nasıl erittiği, gelir dağılımını nasıl bozduğu ortaya çıkmaktadır.
Yıllık resmî enflasyonun %17’leri bulduğu dönemde memur ve emeklileri yıllık %6’lık zamma mahkûm etmenin de sosyal devlet anlayışı ile bağdaşan bir yönünün olmadığı görülmektedir. Bu süreçte yılın ilk çeyreğinde milli gelir %7 büyümüştür. Maaşların enflasyonun yarısından daha az bir artış gösterdiği ortamda bırakın büyümeden pay almayı sıfır zam bile alamayan kamu çalışanlarının gelir pastasındaki oranı da azalmaktadır. Bu durum ülkedeki gelir adaletsizliğini artırmakta,
zengin daha zengin olurken dar ve sabit gelirlilerin varlıkları sürekli azalmaktadır. Bu durumu düzeltmenin yolu, gerçek enflasyon, zorunlu harcamalar, büyüme ve refah payını dikkate alan bir maaş zammı politikasından geçmektedir.
Toplu sözleşme sistemine geçildiğinden beri hükümet ve yetkili konfederasyonca maaş pazarlıklarının sürekli hedeflenen enflasyon temeline dayandırılarak yürütülmesinin hem memurumuzun hem de emeklilerimizin refah seviyelerini her yıl biraz daha düşürdüğü apaçık ortadadır. Kaldı ki, bu yıl memurlara reva görülen zam, hedef enflasyonun bile altındadır.
Görülmektedir ki, memurlarımızın maaşı her geçen ay mum gibi erimektedir. Döviz kurlarındaki artış, yatırım araçlarındaki yükseliş, benzin, doğalgaz, elektrik ve gıda başta olmak üzere zorunlu harcamalara gelen zamlar memurlarımızın belini bükmektedir.
Bir taraftan COVID-19 salgınıyla mücadelenin baş aktörleri olarak üstlendikleri hayati görevlerin yükü diğer yandan ekonomik olarak terk edilmişliğin getirdiği baskı memurlarımızın ve emeklilerimizin geleceğe dair umutlarını tüketmektedir. Bu gidişe bir dur deme vakti gelmiş de geçmektedir.
Bu bakımdan toplu sözleşme görüşmelerini beklemeden kamu çalışanlarının yaşadığı bu drama bir son verilmelidir. Kamu çalışanlarının ve emeklilerimizin sağlıklı bir yaşama kavuşturulması, yaşanan erimenin telafi edilmesi ve alım güçlerinin artırılması için memur ve emeklilere ivedilikle ek zam yapılmak zorundadır.
Sürekli memurların kaybettiği bir ortamda kamu çalışanlarının gidişatı tersine çevirmek için ağustos ayını bekleyecek gücü ve sabrı kalmamıştır. Yetkililer bu duruma daha fazla geç kalmadan müdahale etmeli ve tüm kamu çalışanlarımız ek zam ile desteklenerek %16,59 enflasyona karşılık memurlarımıza %6,1 zam verilmesi garabetinden kurtarılmalıdır” dedi.