Türkiye’de son yıllarda en çok tartışılan konuların başında gelen vahşi madencilik ve buna bağlı yaşanan doğa yıkımına yönelik eleştirilere ilgili idareler ve madencilik sektörünün yanıtı hep aynı: “Kestiğimiz ağacın 5 katını dikiyoruz.” Ancak çevre üzerinde büyük tahribatlara yol açan madencilik faaliyetleri için ilgili yasalar kapsamında alınan Çevre Uyum Bedeli'nin, işletme sonrası yapılacak iyileştirme çalışmalarının maliyetini karşılamadığı ortaya çıktı. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün 2020 yılı faaliyetleriyle ilgili yapılan Sayıştay denetiminde, “Yıllar itibariyle Genel Müdürlük tarafından tahsil edilen çevre ile uyum bedellerinin, maden sahalarında yapılacak rehabilitasyon çalışmalarının maliyetini karşılayacak tutarda olmadığı” tespit edildi.
Toroslardan Kaz Dağlarına, Sivas’tan Erzincan’a Türkiye’nin dört bir yanında sürdürülen vahşi madencilik uygulamaları ormanlar, su kaynakları ve doğal çevre üzerinde önemli tahribatlara yol açıyor. Mermer ve granit gibi doğal taşların yanında altın, gümüş gibi değerli madenleri çıkarmak için yürütülen madencilik faaliyetlerinde kantarın topuzu kaçmış durumda. 2004 yılında yeniden düzenlenen maden yasasında ormanları, suları ve doğayı koruyan kimi maddeler ya esnetildi ya da iyice budandı.
'PARA EDEN NE VARSA MADENDİR'
Yasanın 2. Maddesi, yerkabuğunda ve sularda doğal olarak bulunan, kısaca paraya çevrilebilir ne varsa “maden” olarak tanımlıyor. Bu bakış açısı, ülkenin dağının taşının yerli ve yabancı şirketler eliyle yağmalanmasını “madencilik” faaliyetine indirgenmesine yol açtı.
'KESTİĞİMİZİN 5 KATINI DİKİYORUZ' SAVUNMASI
Çevre üzerindeki baskılar ve orman izinleri konusunda yeterli denetim yapılmayan vahşi madencilik uygulamalarına yönelik eleştiriler karşısında ilgili idareler ve sektörden gelen yanıtlar genellikle kesilen ağacın 5 katının bir başka yere dikildiği, ruhsat işlemleri sırasında ilgili yasalar çerçevesinde rehabilitasyon bedellerinin ödendiği yönünde oluyor. Ancak ülkenin dört bir yanındaki terk edilmiş maden işletmelerinde görünen manzara hiç de iç açıcı değil.
Madenciliğin sürdürüldüğü bölgelerde bu tahribatlara maruz kalan yerel halk, uzmanlar ve sivil toplum örgütleri sıklıkla doğaya ve yaşam alanlarına yönelik zararların telafisinin mümkün olmadığını vurguluyor. Birçok davada mahkemelerin verdiği iptal kararlarında da altı çizilen “telafisi imkânsız zararlar doğacağı” yönündeki tespitler konunun önemini vurguluyor.
Isparta Sütçüler'e bağlı Çandır köyündeki mermer ocakları Karacaören Baraj Gölü'nün su havzasında yer alıyor
'ÇEVRE UYUM BEDELİ MALİYETİ KARŞILAMIYOR'
Kamuoyunda yıllardır süren bütün bu tepki ve endişeler, Sayıştay tarafından da belgelendi. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün 2020 yılındaki faaliyetlerine ilişkin yapılan Sayıştay Denetiminde ortaya çıkan bulgular arasında, alınan çevre uyum bedellerinin maden sahalarında işletme sonrası yapılacak rehabilitasyon (iyileştirme) çalışmalarının maliyetini karşılamada yetersiz kaldığı tespitine de yer verildi.
“Kurumda yapılan denetimlerde 3213 Sayılı Maden Kanunu kapsamında maden sahalarındaki rehabilitasyon çalışmaları için alınan çevre uyum bedellerinin, maliyetleri kapsayacak miktar ve işleve sahip olmadığı görülmüştür” ifadelerine yer verilen Sayıştay raporunda, ilgili yasaların öngördüğü hukuksal düzenlemeler ve yaptırımlara değinilerek şöyle denildi:
TERK EDİLEN SAHALAR VALLİKLERE KALIYOR
“Yapılan incelemelerde çevre uyum bedelleri ile ilgili olarak; 1-Yıllar itibariyle Genel Müdürlük tarafından tahsil edilen çevre ile uyum bedellerinin, maden sahalarında yapılacak rehabilitasyon çalışmalarının maliyetini karşılayacak tutarda olmadığı, 2- Yatırılan bu bedellerin, Genel Müdürlük tarafından mali mevzuatlar gereği yasal olarak nemalandırma imkanının bulunmadığı, 3-İptal edilen veya terk edilen ve rehabilitasyonu yapılmayan maden sahalarının Valilikler tarafından rehabilite edilmesinde gerek bütçe temini ve gerekse personel yetersizliklerinin bulunduğu, Tespit edilmiştir.
'MEVZUAT ÇALIŞMASI HENÜZ TAMAMLANMADI'
Anılan sorunlar nedeniyle Genel Müdürlük tarafından hazırlanan taslak Kanun değişikliğinde, Türk Maden Kanununda işletme izni bulunan ruhsatlardan her yıl hesaplanan devlet hakkının, açık işletmelerde % 8’i, yeraltı işletmelerinde ise % 4’ü üzerinden ruhsat sahiplerine iade edilmemek üzere rehabilitasyon bedeli adı altında bir bedel alınması, ayrıca Genel Müdürlüğe yatırılan çevre ile uyum bedellerinin değişikliğin gerçekleştirildiği tarihte çevre ile ilgili hesaba aktarılacağı hususlarında düzenlemeler öngörüldüğü anlaşılmıştır. Yani yapılması öngörülen değişiklikle yürürlükteki mevzuatta işletme ruhsat bedeli üzerinden alınan çevre ile uyum bedeli yerine işletme izni bulunan ruhsatlar için tahakkuk edecek devlet hakları üzerinden rehabilitasyon bedeli alınması planlanmakta olup 2020 yılı denetim döneminde bu konuda henüz Yasal bir mevzuat çalışması tamamlanmamıştır. Özetle maden sahalarındaki çevre uyum çalışmalarının ve rehabilitasyon çalışmalarının etkin yürütülmesini teminen bu çalışmaların maliyetini karşılayacak yeterli kaynak sağlama ve muhafaza etme anlamında gerekli mevzuat ve idari tedbirlerin alınmasının uygun olacağı düşünülmektedir.” (Sol Haber)