Kedi Dili
Soğuk bir kış günü..
Yeryüzündeki bütün kirlerin üzeri kaplanmış,
Mikroplar bulutlara karışmış sanki..
Etraf bembeyaz, hava tertemiz..
Annem seslendi:
“Oğlum git bakalım 1 numaraya”
“Akşam müsaitlerse annemler oturmaya gelecek de”
O zamanlar telefon mu var?
Mesaj iletimini sağlayan evin küçükleri..
Telefon var da, bir apartmanda anca 1-2 kişi de, o da ankesörlü.
Paran varsa bile telefon almak için PTT’ye sıraya yazılıyorsun,
3-4 senede anca çıkacak ta evine bağlanacak.
Sayısal lotodan para çıkma ihtimali gibi zor yani..
1 numara Şengül Teyze,
Pek tatlı dilli kadındı.
Canımsız, cicimsiz konuşmazdı.
Çaldım kapıyı, bir süre sonra açtı.
Ayyy canııııımmm benim, söyle cicim?
“Şeyyy, eeee müsaitseniz akşam annemler oturmaya gelecek”
“Hımmmm gelsinler yavrum bekliyoruz.”
Misafirliğe gittiğimizde büyüklerimiz kendilerine gösterilen koltuklara oturduktan sonra bir nasılsınız faslı vardır, çok gülerim..
Hatta kadınların günlerinde de çok yaşanır bu enstantane,
Evdeki misafir sayısı kadar kombinasyonda hep aynı diyalog dakikalarca tekrar edilir:
Nasılsınız Adile Hanım?
Teşekkür ederim iyiyim, sizler nasılsınız Şengül Hanım?
Teşekkür ederim canımmmm, bizlerde iyiyiz.
Şimdi sıra evlerin beylerinde..
Nasılsınız Nuri Bey?
İyiyim sağ olun,
Sizler nasılsınız, Mehmet Bey?
Çok şükür be..,
Şimdi Adile Hanım da soru sorma sırası, lakin Adile Hanım biraz önce Mehmet Beyin iyi olduğunu duyduğu halde görgüsüz görünmemek adına mecburiyetten ama soru stilini değiştirerek tekrar sorar:
Mehmet Bey nasılsınız?
Elhamdülillah, sizler afiyettesiniz İnşallah,
İyiyiz vesselam!
Şengül Hanım, siz iyiydiniz dimi?
İyiyiz cicim iyiyiz.
Hacı Dayı sen nassın?
Yavrummmm benim kulaklarım duymeyoo..
Kafasıyla işaret eder, iyiyim diye..
Bu sahneler bitmeden hayatın diğer konularına geçilmez bir türlü..
“Aaaa balkonu ne yaptınız Şengül Hanım?
Pimapenle kapattık canım, oda oldu resmen, ev genişledi ayol..”
Eyvahhhh annem hafızaya aldı, bizim balkonu da kapattırır ilerde.
Babama masraf çıktı yine, bütçe açık verecek.
İkramlara geçilir..
“Kedi dilinden pasta yaptım şekerim”
Çocuğum ya, anlamam ne dediklerini,
“Ne kedi dili mi? Iııvvv iğrenç..”
“Ye canım ye korkma”
Yedikten sonra da
“Çok güzelmiş bu ya..”
Bir daha verir mi ki acaba diye,
Komşu teyzeyle gözlerimizi denk getirmeye çalışırdım.
“Alır mısın tekrar yavrum”..
Annem hemen müdahale eder:
“Yemez yemez o teyzesi, çay da içmez”..
Kaşlarını yukarı doğru kaldırıp “yeme gebertirim” der gibi bakardı Annem.
E öleyim ben burada, pastayı da yedik içim yandı cayır cayır, bari su içeyim..
Şimdi yesen, “evde ben sana gösteririm” der gibi baktı, en azından çimdiği yeriz o garanti,
Yok yok en iyisi yemeyeyim ya.
Evler sobalı o zamanlar,
Sobanın üstünde imbiklerde sular ısınıyor bulaşık yıkamak vesaire işlerde kullanmak için,
Kestaneler, patatesler pişiriliyor, mısırlar patlatılıyor..
Kuzine sobanın üstüne portakal, mandalina kabuklarını koymuşlar,
“Bunlar ne?” diye sordum,
Doğal oda parfümleriymiş meğer onlar,
İçerideki kötü kokuları alıp değişik bir aroma veriyorlarmış ortama.
Vayyy beee..
Oda parfümü teknolojisi buradan çıkmış olmalı zannımca..
Keşke insanların içindeki kötülükleri alıp ta ortama sevgi, mutluluk veren bir teknoloji de olsaydı..
Apartmanımızda Şengül Teyze gibi birçok “Teyze” vardı, içi sevgi dolu, samimi, içten, yürekleri küçük, mutlulukları büyük olan kadınlardı..
Evlerinin kapıları her zaman açıktı.
Her şeyden anlarlardı. Pasta, börek, salça, tarhana, erişte, her türlü ev işleri onlara sorulurdu. Çok hastalanmadıkça doktora bile gitmezlerdi, mahallenin lokman hekimleriydiler..
Hatta hiç unutmam,
Bir gün biraz üşütmüşüm, öksürüyorum,
Çok bilmiş komşu teyze hemen anneme taktik veriyor..
Sırtına, önüne vicks kremi sür, üzerine gazete koy,
Kremi ayak tabanlarına da sür, iyice yedir haaaa.
Bir de suyu ocakta kaynat, battaniyenin altında yerde bir leğene 2 kapak buğuseptil koy, kaynar suyu dök, orada 5 dakika nefes alıp versin bir şeyciği kalmaz.
Teyzedeki fanteziye bak,
Vicks kremi ayak tabanlarına sür dedi, beni uzaya gönderecek kesin…
Annem devam ediyor:
“Bademcikleri de inik bunun, karnı ağrıyor”
“O zaman kesme şekere kekik yağını damlat, zencefille balı karıştır yedir.
Kavrulsun mikroplar..”
Aman Tanrım,
“Baba beni doktora götür ne olur..”
Harcayacaklar oğlunu 2 dakikada..
Teyze gaza gelmiş devam ediyor:
“Nazar değiyor senin çocuğa”
“Şu duaları üçgen şeklinde katlayıp üzerlerine kadife kumaştan kılıf dik ve çamaşırına iğnele, bir de ceplerine çörek otu koy.
Oku oku üfle yüzüne, Tü tü tüüü Maşallah..”
Kardeşimin altına sermek için annemin kumaştan diktiği çocuk bezleri, önce “eva” marka çamaşır makinesinde kirlerinden arındırılırdı, bu makine suyu sadece saat yönünde döndürüyor, başka da bir numarası yok,
İlerleyen yıllarda ısıtıcılısı çıkınca, büyük icatmış gibi yer yerinden oynamıştı bizim mahallede..
Yalnız bizim teyzeler markanın ismini doğru telaffuz edemezler:
“Kızlar duydunuz mu evo’ nun suyu ısıtanı çıkmış, benim bey alacak”
Ay Nermin Abla, hadi inşallah kızzz..
Kirlerinden arındırılmış bezler daha sonra kazanlarda küçük tüp üzerinde kaynatılırdı,
Anca o zaman bezler temizlenir ve beyazlardı.
Çok pahalıydı o zamanda hazır bezler,
1-2 paket aldık herhalde misafirliklere ve yolculuklara gittiğimizde kullanmak için ve o paketlerle de kardeşimi büyüttük..
Bugün bankada sıra beklerken kulaklarım yaşlı bir teyze ve kızının konuşmalarına ilişti.
“Sevilay benim evoyu tamir ettir kızım”,
“Ay Anne, atalım o külüstürü”
Teyze biraz duygusal biraz da kızarak:
“ O babandan bir hatıra, ben ölünce atarsın..
Bazen hiç ummadığınız bir anda içiniz cız eder ya,
Benimde öyle tüylerim diken diken oldu..
Düşündüm de bu teyzelere bakarak büyüdüm ben,
Onlarla nefes alıp verdim, onlarla oynadım, onlarla dinlendim..
Bizim mahallemizin de yürekli teyzelerinden artık çok azı bu hayatta,
Vakti gelen ansızın, sormadan, haber bile vermeden çekip gidiyor..
Beraberce yaşadığımız o güzel zaman yolculuğundan mutlu bir an’ı anımsayıp, gülümsemek kalıyor geriye bizler için.
Ne olur birbirimize olan saygımızı, bizi biz yapan değerlerimizi unutmayalım.
En önemlisi de “merhametli” olalım çevremize..
Hepinize iyi günler, mutlu bayramlar diliyorum..
Selam ve Sevgilerimle,
Cevdet Gökhan TÜZÜN