Karmaşık Duygular...
Herkesin bu duyguyu yaşadığı zamanlar vardır. Benimde oldu, halâ da olabileceği varmış.. Olağan yaşantının bile olağanüstü addedilen yanlarının olabileceği hep gözden kaçırılmış hususlardandır. Bunların hepsi tolere edilebilir-değiştirilebilir-düzenlenebilir gibi kelimelerle değerlendirilirken, gelinen durum itibariyle düzeltilebilir yanı olmadığı da gün gibi aşikâr hale gelmiştir.
Kaynakları gittikçe azalan dünya; devlerin oyuncağı olmayı sürdürürken, insanlarda bu işten azade olamıyor ne yazık ki! Değişen konjonktür diye bir kavramı koydular önümüze, herşeyi o’na bağlayıveriyorlar. Bazılarının gördüğünü niye herkes göremiyor ki diye düşündürüyor beni bu durum..
Ülkemde her değişim anlaşılmaz biçimde bir karşıtlık buluyor. 2016 yılına girildiğinde yaşanabilir iller sıralamasında 1.olduk; ne teraneler dinledik, eleştirmediğimiz kurum-kuruluş kalmadı. 1.lik veren kurum sanki pişman edildi. 2017 yılına yeni girdiğimiz şu günlerde yaşam kalitesi sıralamasında 1. olduğumuza ilişkin bir bilgi düştü gündeme. ‘’Belediye yaşam kalitesini sekteye uğratıyor’’ deyiverdi bir muhterem.
Biz; mutlu olmayı ne zaman öğreneceğiz? Gündeme gelen olumlu bir bildirimden nasıl istifade edeceğiz? Eleştiri bir kültür müdür? Alternatif üretmeyen eleştiri geçerli ve güvenilir midir? Azıcık sabretseniz de bizde zevkini yaşasak, keyfiniz mi kaçar?
Yok,yok.. Biz mutsuzluğun sebebini orda-burda-şurda boşuna arıyoruz! Bizim mutsuz olmamız için sebebe falan ihtiyacımız yok, biz buluruz-üretiriz evvelallah!
Mutsuzluk demişken; TBMM yasama görevini yerine getirirken nedense kavgasız tek oturumu vardır ve biz o’nu hiç gündeme almayız. Milletvekili maaş artışı gündemdeyse oturumlar hep sakin ve oylama sonuçları oybirliğiyledir. Vatandaşa hizmet ve yürütme düzenlemeleri ise hep kavgalı-oylamaları da şaibelidir. Ben söylemiyorum, son günlerin oylamalarında kullanılan sahte oylar ortada.
Şimdilerde de 18 maddelik bir Anayasa değişikliği gündemin ön sırasında. Haberciler olabildiğince ve alabildiğince takipteler ve kendilerince de yorumlar ekleyerek, toplumu bilgilendirme (!) görevlerini yerine getirme uğraşındalar. Ama nedense o metni tam olarak okuyabilen yok. Hep birilerinin ağzından dinliyoruz, Tv izliyoruz ve değer vermediğimiz kişilerin ego tatminlerini şaşkınlıkla izliyoruz. Çalakalem yazarlar-yorumcular bitti, milyonlarca Euro’larla hayatlarını devam ettiren sözde vatansever birçok spor ve san’at adamı da (!) bizlere akıl vermeye uğraşıyor. Biz ahmağız ya, salağız ya! Anlamayız.. Onlar anlatınca bir başka oluyor sanki. Hele biri var ki; kendini fasulyeden nimet sayıyor. Isparta’daki köpek kulağı kesilmesi vak’asıyla kendini gündeme getirdi. Şimdilerde de Anayasa değişikliği için oy toplamaya çalışıyormuş ve bunu VATAN için yapıyormuş. Ulan sen önce vatandaş ol, vatani görevini yap! Senin aklına benim yada Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ihtiyacı mı var? Sen kimsin de akıl vererek benim aklımı yoklamaya kalkıyorsun, densiz..
Demokrasilerde seçme ve seçilme hakkı var mı? EVET. Devlet güvencesinde mi? EVET. Bu bana oy kullanma hakkı veriyor mu? EVET. Siz kimsiniz de benim neye-niçin oy vermem gerektiğine karışıyorsunuz? Herhangibir siyasi kimliklinin bile buna hakkı yokken, sen git köşende otur, var olan tek oyunu istediğin yere kullan, bana karışma..
Demokrasilerde illâki iktidar ve muhalefet kavramı vardır ve olmalıdır da. Ama bu, taraflarının elde bir varsayılmasını gerektirmez. Ben; düşüncelerime saygı duyulmasını isterim, değerli olduğumu o zaman anlarım. Değer vermeyenlere değer vermemi de kimsenin benden beklememesini tavsiye ederim. Biz Türk Milletiyiz, köle olmadık-olmayız. Siyasi değerlerimiz de vardır, dini değerlerimiz de.. Ama unutulan şu, insani değerlerimiz de var. Kimseyi etki altına almayı istemem. Kimsenin de etkisi altına girmem. Tabii ki bir siyasi görüşüm var ama o benim gözümü kör edemez. Allah’ın verdiği aklımla kimse oynayamaz. Aldığım eğitim var, yaşantısal deneyimlerim var, var, var.. Benim gibi herkesin de bir düşüncesi var. İkna etmekle zorlamak arasındaki farkı göremiyorsanız zaten sizden siyasetçi de olmaz, politika da geliştiremezsiniz. Bu durumda benim sizin peşinizde ne işim olabilir ki?
Acaba diyorum; ben mi yanlış düşünüyorum? Hatta ileri gidiyor ve DÜŞÜNMEMELİ MİYİM? Diyorum. Ama o da insan olma fıtratıma uymaz. Dün söylediklerimle bugün söylediklerimi karşılaştırıyorum, benzemiyorlar. Çünkü aynılar! Herkese de tavsiye ediyorum. Dün ne düşünüyordunuz da bugün değiştirme ihtiyacındasınız? Bunun cevabı yaşam kalitenizi artıracaktır.
Kimsenin zihinsel zorlamasına maruz kalmadan siz kendinizi zorlayın ve düşünün. Sizi yöneltmeye çalışanlar bunu niçin yapıyorlar? Gerçekten sizin buna ihtiyacınız var mı?
Selam ve sevgilerimle...